A1 Capital'in raporunda "FED, piyasaların beklediği gibi faiz oranlarını 25 baz düşürdü ancak iş piyasasının yumuşama belirtileri göstermesi, enflasyonun "biraz yüksek kalması" ve ekonominin gelecek yıl ivme kazanacağı beklentisi nedeniyle borçlanma maliyetlerinin yakın vadede daha fazla düşmesinin olası olmadığını belirtti." ifadelerine yer verildi. Raporun devamında ise şunlar kaydedildi:

"Faiz indirim kararını 3'e karşı 9 oyla alınırken, Schmid ve Goolsbee faizin değiştirilmemesi yönünde oy ve Miran yine faizin 50 baz puan indirilmesi yönünde oy kullandı. Politika yapıcıların çoğu gelecek yıl faiz oranlarını tekrar düşürmeleri gerekeceğini beklerken, benzeri görülmemiş bir şekilde altı yetkili dünkü çeyrek puanlık indirime bile karşı çıktı.

12 Aralık'tan itibaren Hazine bonosu alımlarına başlayacak ve 30 gün içinde 40 milyar dolarlık Hazine bonosu alımı yapacak. Fed'in likiditeyi desteklemek amacıyla Cuma gününden itibaren kısa vadeli ABD Hazine tahvilleri almaya başlayacağını açıklamasıyla tahviller daha da değer kazandı. ABD'nin 10 yıllık tahvil getirileri yaklaşık üç baz puan düşerek yüzde 4,13'e, iki yıllık tahvil getirileri ise yaklaşık dört baz puan düşerek yüzde 3,52'ye geriledi.

Tahminler; Eylül ayındakiyle aynı şekilde, gelecek yıl için tek bir çeyrek puanlık faiz indirimi beklentisini ortaya koydu. Politika açıklamasında, geçmişte politika eylemlerinde bir duraklamayı işaret etmek için kullanılan ifadelerin eklenmesiyle yapılan değişiklikler yer aldı; bu, piyasa beklentilerinin hala 2026'da iki faiz indirimine doğru eğilim gösterdiği bir bakış açısıyla çelişiyor. Politika yapıcıların, altı haftalık hükümet kapanmasının ardından ekonomiye ilişkin eksik veriler nedeniyle güncellenen tahminleri, ekonomik büyümenin trendin üzerinde yüzde 2,3'e yükselmesine ve işsizlik oranının ılımlı yüzde 4,4 seviyesinde kalmasına rağmen, enflasyonun gelecek yılın sonuna kadar yaklaşık yüzde 2,4'e gerilemesini beklediklerini gösterdi. Bu görünüm, bu yıl boyunca devam eden olası stagflasyon endişelerini gidermeli.

Powell karar sonrası açıklamasında; Eylül ayından bu yana politika faizimizi 75 baz puan ve geçen Eylül ayından bu yana 175 baz puan düşürdüklerini, Federal fon oranı şu anda nötr değerine ilişkin tahminlerin geniş bir aralığı içinde yer aldığını ve ekonominin nasıl gelişeceğini görmek için beklemeye hazır olduklarını ifade ederken, bir yandan bir sonraki hamleyi beklemek için güçlü bir konumda olduklarını defalarca dile getirse de, diğer yandan Fed yetkililerinin Ocak ayı sonlarında yapılacak bir sonraki politika toplantısında faiz oranlarıyla ilgili ne yapacaklarına dair henüz bir karar vermediklerini de sözlerine ekledi. Diğer taraftan ise Powell, basın toplantısında görünüm konusunda dengeli bir tavır sergileyerek, şahin bir mesaj verilmesiyle ilgili piyasa endişelerini hafifletti. Bu durum, faiz oranı vadeli işlemlerinde gelecek yıl için en az iki faiz indirimi beklentisini doğurdu ve doların değer kaybetmesine neden oldu; bu da euronun grafik direncini aşmasına ve 1,17 doların üzerine çıkmasına yardımcı oldu.

ABD Merkez Bankası'nın bölünmüş bir faiz indirimi kararı vermesi ve yatırımcıları gelecek yılki faiz indiriminin hızı konusunda belirsizliğe düşürmesinin ardından altın bu sabah yaklaşık bir haftanın en yüksek seviyesinden gerileyerek düşüş gösterirken, gümüş yeni bir rekor seviyeye ulaştı. Spot altın ons başına 4.221 dolara gerileyerek yüzde 0,2 oranında düşüş gösterdi.

Spot gümüş, 62,88 dolarlık rekor seviyeye ulaştıktan sonra yüzde 0,8 artışla ons başına 62,25 dolara yükseldi ve yıl başından bu yana kazancını yüzde 113'e çıkardı. Bu artışta güçlü endüstriyel talep, azalan stoklar ve ABD'nin kritik mineraller listesine eklenmesi etkili oldu.

Bugün yurtiçinde gündem TCMB’nin politika faiz kararı 100-150 baz puan arasında bir indirim bekleniyor. Piyasanın daha önce anlamlandıramadığımız şekilde 200 baz puan indirim beklentisinden vazgeçmiş olması, TCMB’nin Ocak ve Şubat enflasyon verilerine odaklanırken ihtiyatlı davranışta bulunma beklentilerinin ( metnin daha çok uyarıcı /şahin olma) artması buradaki ana etmenler olarak dikkat çekmekte."